Kaldı günahların ortasında zayıf; her biri!
Yalan-dolan, kapkara neslimin çürümüş meyvesi.
Çok ani gelişti kini... Evet; dünya işleri...
Bi' üçgen içinde şimdi "nefes alma derbisi"
Başladı! "Makta" omuz silkti, taşladı!
Gözleri kamaştırdı hep; şeytanın akıllısı!
Biraz sabır... Cesaretini yerlere atıp bırak!
"Para" olmasın amaç. Pis pis sırıt, öyle kalk!
İşte, böyle bağlı pamuk ipliğine hayatın!
"Gülümsemek" lüks burda. Anladın mı hayatım?
Bayadır itiş-kakış... Artık huzuru bulmalıyım.
Karagümrük, evet; evimde olmalıyım!...
;
Yakarır kendine; küserek.
Öylece darılır, kendini bilerek... Sonra da;
Savaşır!
Karışır...
Ama alışır; öyle düşünmeye.
Yanaşır birden aklını kaybedip. Kendini karşısına alıp, çatışır!
Aynalar; elinde "kan damlası"
Ve silahı dilinde!...
;
Günlerdir yağmur yağıyo' bu kara uzay boşluğunda!
Ara vermeden düşüyor başıboşluğunda hem de.
Sınırsızca dolaşırken; nefes gibi sessiz, sessiz hoş bir ışık parlıyor,
Bu boşluk sonsuzluğunda!
(Ve) Sıcak hayat veren Güneş, eritiyor buzulları...
Güneş'e kimse sormuyor; "-Seni serinleten kim?..." diye.
Merak edip, gidiyorum; beyinsel bi' füzeyle!...
Onun olduğu atmosfer buz gibi! Anlıyorum "Güneş sıcak; niye..."
Biz de işte yargılıyoruz böyle, her şey&her yeri.
Uzaktan gördüğümüz yıldızları, ufak sanar gibi...
Dinlemeyi bilmeden, konuşmaktan sıkılmadan
Ve anlatmaktan bıkmadan, imliyoruz; herkesi!
Ama, sen de öğrendim ki; tek kalınca hastasın...
Kanıtlamak için kendini; insanla yarıştasın, ah!
Sonunu düşünmeden yolun; hedefe varıştasın, ama;
"Hayırlı olanı" istemediğinden, şeytanla barıştasın!...
;
Yakarır kendine; küserek.
Öylece darılır, kendini bilerek... Sonra da;
Savaşır!
Karışır...
Ama alışır; öyle düşünmeye.
Yanaşır birden aklını kaybedip. Kendini karşısına alıp, çatışır!
Aynalar; elinde "kan damlası"
Ve silahı dilinde!...
Yakarır kendine; küserek.
Öylece darılır, kendini bilerek... Sonra da;
Savaşır!
Karışır...
Ama alışır; öyle düşünmeye.
Yanaşır birden aklını kaybedip. Kendini karşısına alıp, çatışır!
Aynalar; elinde "kan damlası"
Ve silahı dilinde!...